باب: إفشاء
السلام.
8. SELAM'IN YAYGINLAŞTIRILMASI
حدثنا قتيبة:
حدثنا جرير،
عن الشيباني،
عن أشعث بن
أبي الشعثاء،
عن معاوية بن
سويد بن مقرن،
عن البراء بن
عازب رضي الله
عنهما قال:
أمرنا
النبي صلى
الله عليه
وسلم بسبع:
(بعيادة
المريض،
واتباع
الجنائز،
وتشميت العاطس،
ونصر الضعيف،
وعون
المظلوم،
وإفشاء السلام،
وإبرار
المقسم. ونهى
عن الشرب في
الفضة، ونهى
عن تختم
الذهب، وعن
ركوب
المياثر، وعن
لبس الحرير،
والديباج،
والقسي،
والإستبرق).
[-6235-] Bera’ İbn Azib r.a.'dan dedi ki: "Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize şu yedi şeyi emretti:
Hastayı ziyaret etmeyi, cenazenin peşindeng;tmeyi, aksırıp
elhamdulillah diyene yerhamukellah demeyi, zayıf kimseye yardımcı olmayı,
mazluma yardım etmeyi, selamı yaygınlaştırmayı,
Allah adına yemin edenin andıyla istediği şeyi yerine getirmeyi.
Diğer taraftan gümüş kapta içmeyi nehyetti. Altın yüzük takınmayı, hayvanların
eğerleri üzerine ipekten yastık ve benzeri şeyler koyarak binmeyi, harir,
dibac, kass! ve istebrak denilen ipek elbiseleri giyinmeyi nehy etti."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Selamı yaygınlaştırmak" İfşa (yaygınlaştırmak), açığa
çıkarmak demektir.
Maksat, selam sünnetini canlandırmaları için selamın
yayılmasıdır. Buhari elEdebu'l-Müfred'de sahih bir sened ile İbn Ömer'den:
"Selam verdiğin takdirde selamını işittir. Çünkü selam Allah'tan bir
tahiyye (esenlik dileği)dir" demiştir.
Nevevi dedi ki: Selam vermenin asgari seviyesi, kendisine selam
verilenin duyacağı şekilde yüksek sesle selam vermektir. Eğer selam verdiği kimseye
sesini işittirmeyecek olursa sünneti yerine getirmiş olmaz. Selamını
işittiğinden emin olacak kadar sesini yükseltmesi de müstehaptır. Ancak uyanık
ve uyuyan kimselerin bir arada bulunduğu bir yere girmesi halinde yüksek sesle
selam vermek, bundan istisna edilmiştir. Bu gibi durumda sünnet Müslim'in
Sahih'inde el-Mikdad'dan sabit olan şu rivayetine uygun hareket etmektir:
el-Mikdad dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem geceleyin gelir ve
uyuyan birisini uyandırmayacak, uyanık olan kimseye de işittirecek şekilde bir
selam verirdi." Nevev! de el-Mütevelli'den şöyle dediğini nakletmektedir:
Bir topluluk ile karşılaştığı takdirde, onların bir bölümüne özelolarak selam
vermesi mekruhtur. Çünkü selamın meşru kılınışından kasıt, ülfetin meydana gelmesidir.
Selamın bir gruba özelleştirilmesi, dışarıda tutulan kimselerin uzaklaşmalarını
gerektirir.
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize şu yedi hususu
emretti: Hastayı ziyaret etmeyi ... " Libas (giyim) bölümünde Buhari'nin
bu hadisi değişik yerlerde zikretmiş olmakla birlikte bunu çoğunluğunda
bütünüyle kaydetmemiş olduğunu söylemiş idik. Burası emrolunan yedi hususun ve
yasak kılınan yedi hususun zikredilmiş olduğu yerlerden birisidir. Burada bu
hadisin zikredilmesinden kasıt ise, selamın yaygınlaştırılması ile ilgili
kısımdır. Hasta ziyareti ile ilgili hususa dair açıklamalar Tıb bölümünde,
(Tıb'da değil de merda'da 5650 nolu hadiste) cenazelerin arkasından gitmek aynı
bölümde, mazluma yardımcı olmak ile ilgili açıklamalar Mezalim bölümünde,
(2445.hadiste) aksırana yerhamukellah deme ile ilgili açıklamalar Edeb
bölümünün son taraf1arında (6222.hadiste) geçmiş bulunmaktadır. And veren
kimsenin yeminini yerine getirme ile ilgili açıklamalar da el-Eyman ve'n-Nuzur
(yeminler ve adaklar) bölümünde gelecektir. Yasak kılınan hususlar ile ilgili
açıklamalar da Eşribe (içecekler) bölümünde (5635.hadiste) ve Libas (giyim)
bölümünde geçmiş bulunmaktadır. Burada sözü geçen zayıf kimseye yardımcı
olmanın hükmü de Mezalim bölümünde geçmiş bulunmaktadır.
el-Kermani dedi ki: Zayıf kimseye yardımcı olmak, davet edenin
davetine icabet etmenin kapsamı içerisindedir. Çünkü davet eden bir kimse zayıf
olabilir, onun davetini kabul edip icabet etmek de ona yardım etmek şeklinde
olabilir.
"Ve selamı yaygınlaştırmayı" Müslim, Ebu Hureyre'den
şu merfu hadisi zikretmektedir: "Dikkat edin' Ben size kendisi vasıtasıyla
birbirinizi seveceğiniz şeyi göstereyim mi? Aranızda selamı
yaygınlaştırınız."
İbnu'l-Arabi dedi ki: Hadisten anlaşıldığına göre selamı
yaygınlaştırmanın faydaları arasında selamlaşanlar arasında sevginin husule
gelmesi de vardır. Bunun böyle olmasının sebebi, dinin şer'ı hükümlerinin
uygulanması, kafirlerin de zelil kılınması için, karşılıklı yardımlaşmak
suretiyle faydanın genel bir hal alması için kelimeye alışkanlığın kazanılması
dolayısıyladır. Bu kelime işitildiği zaman onu iyice anlayan kimsenin kalbine
ulaşır, kalpteki nefret uzaklaşarak onu söyleyen e doğru sevgiyle yönelinilir.
Abdullah İbn Selam'dan Nebie ref ederek: "Yemek yediriniz, selamı yaygınlaştırınız"
hadisi rivayet edilmiştir. Bu hadiste: "Selametle cennete girersiniz"
ifadeleri de yer almaktadır. Bunu Buhari el-Edebu'I-Müfred'de rivayet etmiştir.
Selamın yaygınlaştırılması ile ilgili hadislerden birisi de
Nesai'nin, Ebu Hureyre'den Nebie merfu olarak rivayet ettiği şu hadistir:
"Sizden biriniz oturduğu takdirde selam versin, kalktığı vakit de selam
versin. Çünkü ilk defa selam verilmesi, ayrılırken verilen selamdan daha ileri
bir hak değildir."
Selamın yaygınlaştırılmasının emredilmesi, . gizlice selam
vermenin yeterli olmadığına delil gösterilmiştir. Aksine selamın açıkça
verilmesi gerekir. Bunun asgari seviyesi ise selamın verilirken de, alınırken
de işittirilmesidir. EI ve benzeri işaret de yeterli değildir. Nesai ceyyid bir
senedie Cabir'den merfu olarak şu hadisi zikretmektedir: "Yahudilerin
selam verdiği gibi selam vermeyiniz. Çünkü onların selam vermeleri başlar ve
eller iledir." Namaz hali bundan istisna edilir. Çünkü Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in namaz kılarken işaret ile selamı aldığına dair senedi
ceyyid hadisler varid olmuştur. Bunlardan birisi Ebu Said'in rivayet ettiği:
"Bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e namaz kılarken selam verdi,
işaret ile onun selamını aldı" hadisidir.
İbn Dakiki'l-'Id der ki: Kendisine selam verilmesinin terk
edilmesi emrediImiş bulunan kimselere -kafir gibi- selam vermek, müstehap
hükmünden istisna edilir.
Derim ki: Buna da daha önce zikretmiş olduğumuz:
"Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir işi size göstereyim
mi?" hadisi delil teşkil etmektedir. Müslümanın ise kafire düşmanlık
etmekle emrolunduğundan ötürü onu sevmeyi, muhabbet beslemeyi gerektirecek
işleri yapması meşru olmaz.
Fasık kimseye, çocuğa selam vermenin ve erkeğin kadına, kadının
da erkeğe selam vermesinin meşruiyeti, bir mecliste kafir ve Müslüman bir arada
bulunuyorsa Müslümanın hakkına riayet etmek üzere selam vermenin meşru olup
olmadığı yahutta kafir dolayısıyla selam verme yükümlülüğünün düşüp düşmeyeceği
hususunda da görüş ayrılığı vardır. Buhari bütün bunlar hakkında başlık açmış
bulunmaktadır. Nevevı der ki: Yemek, içmek, cima etmekle meşgulolan yahut
helada hamamda bulunan, uyuyan uyuklayan, namaz kılan, ezan okuyan bir kimsenin
sözü geçen bu hali devam ettiği sürece ona ilk olarak selam verme genel hükmünden
müstesnadırlar (yani bu halde olanlara selam verilmez).
Nevevı dedi ki: Cuma hutbesi esnasında selam vermeye gelince,
dinleme emri dolayısıyla mekruhtur. Eğer hutbe sırasında selam verecek olursa,
hutbeyi dinlemek vaciptir diyenlere göre, selamın alınması icap etmez. Sünnet
olduğunu kabul edenlere göre ise selamı alır. Her iki durumda da bir kişiden
fazlasının selamı almaması gerekir. Kur'an okumakla meşgulolana gelince,
el-Vahidi dedi ki: Daha uygun olanı ona selam vermemektir. Eğer ona selam verilecek
olursa, Kur'an okuyanın işaret ile selamı alması yeterlidir.
Daha sonra da şunları söylemektedir: Dua ile meşgulolup
kendisini tam anlamıyla duaya vermiş, kalbini huzur ile bir araya getirmiş
kimse için de, Kurlan okuyan gibidir, denilebilir. Bana göre daha kuwetli
görülen, ona selam vermenin mekruh olacağıdır. Çünkü bundan dolayı rahatsız
edilmiş olur ve bu iş ona yemek yeme meşakkatinden daha ağır gelir. Selamı
yaygınlaştırma genel emrinin kapsamına içinde kimsenin bulunmadığı bir mekana
giren kişinin kendisine selam vermesi de girer. Çünkü yüce Allah: liNe zaman ki
bu evlere girerseniz, kendinize Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir selam
olmak üzere selam veriniz."(Nur, 61) diye buyurmaktadır.
Buhari de el-Edebull-Müfredlde, İbn Ebi Şeybe de hasen bir sened
ile İbn ÖmerIden şu rivayeti nakletmektedirler: "Evde herhangi bir kimse
bulunmuyor ise es-selamu aleyna ve ala ibadillahissalihın: Selam bize ve
Allah'ın salih kullarına olsun, demesi müstehaptır."
Kendisine selam verdiği takdirde selamı almayacağını zannettiği
bir kimsenin yanından geçen bir kimsenin de ona selam vermesi ve bu zan
dolayısıyla selam vermekten vazgeçmemesi de meşrudur. Çünkü bu zannında hata
ediyor olabilir.
(Nevevi) dedi ki: Böyle bir durum ile karşı karşıya kalan kimsenin
bu kişiye nazik ve yumuşak ifadelerle selamı almanın vacip olduğunu söylemesi
ve bundan dolayı farzı yerine getirmiş olmak için de selam vermesi gerektiğini
hatırlatması gerekir. Eğer selam vermemeyi sürdürecek olursa bundan dolayı
hakkını helal etmesi de gerekir. Çünkü bu bir kul hakkıdır.
باب: السلام
للمعرفة وغير
المعرفة.
9. TANıDIĞINA VE TANIMADIĞINA SELAM VERMEK
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
حدثنا الليث
قال: حدثني
يزيد، عن أبي
الخير، عن عبد
الله بن عمرو:
أن
رجلاً سأل
النبي صلى
الله عليه
وسلم: أي الإسلام
خير؟ قال:
(تطعم الطعام،
وتقرأ السلام،
على من عرفت،
وعلى من لم
تعرف).
[-6236-] Abdullah İbn Amr'dan rivayete göre;
"Bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e: "İslamın
hangisi daha hayırlıdır, diye sordu. Allah Rasulü: Yemek yedirmen, tanıdığın ve
tanımadığın herkese selam vermendir, buyurdu."
حدثنا علي بن
عبد الله:
حدثنا سفيان،
عن الزُهري،
عن عطاء بن
يزيد الليثي،
عن أبي أيوب
رضي الله عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (لا
يحل لمسلم أن
يهجر أخاه فوق
ثلاث،
يلتقيان: فيصد
هذا ويصد هذا،
وخيرهما الذي
يبدأ
بالسلام).
وذكر سفيان:
أنه سمعه منه ثلاث
مرات.
[-6237-] Ebu Eyyub r.a.'dan rivayete göre; "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
Bir Müslümanın kardeşinden üç günden fazla küs durarak,
karşılaştıklarında birinin yüzünü bir tarafa, diğerinin yüzünü öbür tarafa
çevirmesi helal değildir. O ikisinden hayırlı olanları önce selam
verenleridir."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Tanıdığına tanımadığına selam vermek." Yani
Müslümanın tanıdığı kimseye de, tanımadığı kimseye de selam vermesi. Bu da tanımadıklarını
dışarıda tutarak yalnızca tanıdıklarına özellikle selam vermemesi gerektiği
anlamına gelir. Başlığın baş tarafı, Buharilnin el-Edebu'I-Müfred'de sahih bir
senedie İbn Mesud'dan rivayet ettiği bir hadisin lafzıdır. Buna göre: "Bir
adamın yanından geçti. Adam ona es-selamu aleyke ey Ebu Abdurrahman (ibn-i
Mes'ud) dedi. O da adamın selamını aldıktan sonra: Gerçek şu ki, insanlar
üzerinden öyle bir zaman gelecek ki o zamanda selam sadece tanınan kimselere
verilecektir, dedi."
(Hadisi Abdullah İbn Amr'dan rivayet eden) "Ebu'l-Hayr ...
" Bu hadise dair açıklamalar İman bölümünün baş taraflarında geçmiş
bulunmaktadır.
Nevevı der ki: Hadisteki: "Tanıdığın ve tanımadığın herkese
selam verme ndir" buyruğunun anlamı: Karşılaştığın herkese selam vererek
özellikle tanıdığın kimselere selam vermekle yetinmemektir. İşte bu, amelin
Allah için ihlasla yapılmasını sağlar ve alçak gönüllü olup, bu ümmetin şiarı
olan selamı yaygınlaştırmayı gerçekleştirir.
Derim ki: Bu hadisten çıkartılan daha başka sonuçlar da vardır:
Müslüman tanımadığı kimselere selam vermeyi terk edecek olursa daha sonra onun
tanıdığı kimselerden olduğunun ortaya çıkması ihtimali vardır ve bu, o
tanıdığının kendisinden uzaklaşmasına da sebep olabilir.
(Nevevı) dedi ki: Ancak bu genellik Müslüman için özeldir.
Kafire öncelikle selam vermez.
İkinci hadis, Ebu Eyyub'un: "Müslümanın kardeşine ... küs
durması helal değildir" hadisidir. Bu hadise dair açıklamalar daha önce
yeteri kadarıyla Edeb bölümünde (6073 nolu hadiste) geçmiş bulunmaktadır.